TİROİD, ZEHİRLİ GUATR, TİROİT, HASİMOTO, DİYET, TROİD UZMANI
PROF. DR. METİN ÖZATA - GUATR, TİROİD, ENDOKRİN, DİYET, DİYABET UZMANI GUATR, ZEHİRLİ GUATRİ HİPOTİRİODİ, DİYABET, DİYET, ŞEKER HASTALIĞI, NODÜL, TİROİDİT, HASHIMOTO HASTALIĞI, TİROİD KANSERLERİ
 
 
İYOT DAMLASI ZAYIFLATMAZ SAKIN KULLANMAYIN
GUATR
TIROIT
Prof. Dr. Metin ÖZATA
Yayımlanmış Kitaplar
Tiroid
Guatr Hastalığı
Hashimoto Hastalığı
Hipotiroidi
Zehirli Guatr
Nodul
Tiroidit - Tiroit İltihabı
Gebelikte Tiroid
Tiroid Kanserleri
Guatr ve …
VITAMIN KULLANIMI
Tiroid ve …
ZAYIFLAMA
Makale Özetleri - Yenilikler
DIYET
SEKER HASTALIGI
METABOLIZMA
ENDOKRIN
Site Haritası - Site Map
İletişim - Ulaşım
Videolar
Anasayfa

Kişiye Özel Kalıcı Zayıflama Rehberi - Prof. Dr. Metin ÖZATA - TIKLAYINIZ... Vitamin Miineral ve Bitkisel Ürün Rehberi - Prof. Dr. Metin ÖZATA - TIKLAYINIZ...
Gİ Diyeti - Prof. Dr. Metin ÖZATA - TIKLAYINIZ... 99 Sayfada Kilo Yönetimi - Prof. Dr. Metin ÖZATA - TIKLAYINIZ...
ENDOKRİNOLOJİ - Prof. Dr. Metin ÖZATA - TIKLAYINIZ... Diyabetle Kaliteli Yaşam Rehberi - Prof. Dr. Metin ÖZATA - TIKLAYINIZ...
Doğru Beslen - Formda Kal - Prof. Dr. Metin ÖZATA - TIKLAYINIZ... 99 Sayfada Sağlıklı ve Dengeli Beslenme - Prof. Dr. Metin ÖZATA - TIKLAYINIZ...
Guatr ve Tiroid Rehberi - Prof. Dr. Metin ÖZATA - TIKLAYINIZ... Tiroid Hakkında Bilmeniz Gereken Herşey - Prof. Dr. Metin ÖZATA - TIKLAYINIZ...

SEKER HASTALIGI

SEKER HASTALIGI

ŞEKER HASTALIĞI VARSA  GLISEMIK İNDEKS  DİYETİ yapınız

Vücudumuz kendisi için gerekli olan enerjiyi yediğimiz gıdalardan elde eder. Yemek yedikten sonra gıdalar bağırsaklarda parçalanarak ufak şeker parçalarına dönüşür ve daha sonra bağırsaktan emilerek kan akımı yoluyla vücudumuza dağılır. Enerji sağlanması için kan şekerinin özellikle kas, karaciğer, yağ ve beyin gibi dokular olmak üzere tüm organların hücrelerine girmesi gerekir. Kanda bulunan şekerin hücrelere girmesi pankreas bezinden salgılanan insülin hormonu sayesinde olur. İnsülin hormonu kanda yoksa veya olduğu halde hücrelerce emilemiyor ve etki gösteremiyorsa kandaki şeker hücreye giremediğinden birikir ve şekeriniz yükselmeye başlar. İşte kan şekerinin sabah aç karna yapılan ölçümde 126 mg/dl yi geçmesi durumuna şeker hastalığı diyoruz. Kanda şekeri 180 mg/dl’yi geçince idrarla atılmaya başlar, yani idrarırınızda şeker çıkar.

Şeker Hastalığının Belirtileri

Tip 1 şeker hastalarında çok su içme, çok idrara gitme, çok yemek yenmesine karşın kilo verme gibi şikayetler çok belirgin olduğu halde Tip 2 şeker hastalarında bu belirtiler silik olabilir ve hastalık sinsi bir şekilde başlar. Bu kişilerin çoğunda hiçbir şikayet olmayabilir. Bazı hastalarda ise sık idrara gitme, aşırı açlık, zayıflama, halsizlik, görmede bulanıklık, kadınlarda vajinal kaşıntı, susuzluk ve çok su içme gibi belirtiler ortaya çıkabilir.

Şeker hastalığında görülen belirtiler şunlardır:

Çok su içme ve ağız kuruması
Çok idrara gitme
Çok acıkma
Çok yemek yemeye rağmen zayıflama ve halsizlik
Yaraların geç iyileşmesi
Cildin kuru ve kaşıntılı olması
Ayaklarda uyuşma ve karıncalanma
Görmede bulanıklık
Vajinal kaşıntı
Yemeklerden sonra uyku gelmesi
Tatlıya düşkünlük
Sinirlilik
El ayalarında ve ayak altlarında yanma
Uzun açlıklarda el-ayak titremesi
Horlama


Şeker Hastalığının Gelişim Evreleri
Şeker hastalığı 4 aşamada adım adım gelişir. Aşağıda verilen bu aşamaları çoğu zaman fark etme imkanı olmaz.
Şeker hastalığının gelişim evreleri şunlardır: :
1.Reaktif hipoglisemi (Kan şekeri düşüklüğü) evresi
Ailesinde şeker hastalığı olan kişilerde şeker hastalığı ortaya çıkmadan 3-4 yıl öncesi yemek sonrası kan şekerinde düşmeler olmaya başlar. Bunu anlamak için 3 veya 4 saatlik şeker yükleme testi yapılır. 3. ve 4. saatte kan şekerini 80 mg/ dl’nin altına düşmesine hipoglisemi veya kan şekeri düşüklüğü diyoruz. Bu esnada terleme, çarpıntı, nabız ve bazen tansiyon yükselmesi görülür. Bu durumun nedeni insülin seviyesinin yenen yemek sonrası kanda hızla yükselmesi ve daha sonra insülinin kan şekerini düşürmesidir.
2.Dönem: Açlık kan şekerinde bozukluk:
Açlık kan şekerinin 90 ile 126 mg./dl arasında olmasıdır. Bu kişilerde tokluk kan şekeri normaldir.
3.Dönem: Tokluk kan şekerinde yükselme:
Tokluk kan şekerinin, yani yemek sonrası 2. saatteki kan şekerinin 140 ile 199 mg/dl arasında olması durumudur. Bu duruma “gizli şeker “ hastalığı da denir. Bu hastaların % 30’unda 10 yıl içinde şeker hastalığı gelişir. Gizli şeker hastalarında sağlıklı beslenme ve egzersiz büyük önem taşır. Bu hastalarda kalp, göz, böbrek ve sinir hasarları gelişebilir. Bu nedenle gizli şeker ciddiye alınmalı ve kontrollere gidilmelidir.
4.Dönem: Aşikar Şeker Hastalığı:
Bu dönemde şeker hastalığı ortaya çıkmıştır. Artık açlık kan şekeri 126 mg/dl veya daha yüksektir veya tokluk kan şekeri 2. saatte 200mg/dl’den daha yüksektir.

Şeker Hastalığının Toplumdaki Sıklığı:

Diyabet, yani şeker hastalığı ülkemizde ve dünyada hızla artan bir hastalıktır. Ülkemizde şeker hastası kişiler toplumun % 10’nu civarındadır; Diğer bir deyimle her on kişiden 1’inde şeker hastalığı vardır.
Şişmanlık, kötü beslenme, hareketsizlik ve ailenizden aldığınız genetik eğilim sizde şeker hastalığı gelişmesine zemin hazırlar.
Şeker hastalığını önlemek ve gelişmesini ortadan kaldırmak için sağlıklı beslenmeyi bilmek ve hareketi artırmak gerekmektedir.
Şeker hastalığı körlük, böbrek yetmezliği, inme (felç) ve ayak kesilmesi gibi önemli komplikasyonlara neden olabilmektedir.
Şeker hastalığı, özellikle de Tip 2 Diyabet dediğimiz erişkin tip şeker hastalığı sinsi bir şekilde gelişmekte ve ilerlemektedir. Bu nedenle erken teşhis ve tedavi büyük önem taşımaktadır. Yapılan bilimsel çalışmalar şeker hastası olan her üç kişiden 1’inin hasta olduğunu bilmeden yaşadığını göstermiştir. Bu kişiler şeker hastası olduğunu tesadüfen veya başka hastalıklar ortaya çıktığında anlamaktadır.
Şeker hastalığına bağlı komplikasyonlar (organ hasarları) kan şekeri çok yükselmeden 10-20 yıl önce sinsi olarak başlar. Erişkin yaştaki gizli şeker hastalarının çoğunluğu kilolu olduğu için ilaç kullanmaksızın sadece zayıflama, sağlıklı beslenme ve egzersiz ile şeker hastalığı gelişmesini önleyebilirler.
Yapılan çalışmalar kendisinde şeker hastalığı olduğunu bilmeyen kişilerin oranının kendisinde şeker hastalığı olduğunu bilen hastaların %35’i kadar olduğunu göstermiştir. Diğer bir deyimle toplumdaki her 3 şeker hastasından birisi henüz hastalık teşhis edilmeden yaşamaktadır. Bu nedenle toplumun bu hastalık konusunda bilgilendirilmesi ve taramaların yapılması büyük önem taşımaktadır.

a) Şeker Hastalığının Tipleri
Şeker hastalığının bazı değişik tipleri vardır. Bunları aşağıda şu şekil

de sıralayabiliriz:

Tip1 Diyabet
Tip 2 Diyabet
Metabolik Sendrom
Şeker hastalığının nadir görülen genetik tipleri
Pre-Diyabet dediğimiz ‘’Gizli Şeker’’
Gestasyonel Diyabetes Mellitus denilen ‘’Gebelikte görülen şeker hastalığı’’
Brittle (oynak) diyabet

b) Tip 1 ve Tip 2 Diyabet
Şeker hastalığının esasta iki tipi vardır ve bunlar Tip 1 ve Tip 2 diyabet olarak adlandırılır. Bunlardan en çok görüleni Tip 2 diyabettir ve tüm şeker hastalarının %90-95’i tip 2 diyabetlidir.
Tip 1 diyabet daha çok çocuklarda görülen ve insülin ile tedavi edilmesi gereken şeker hastalığı tipidir. Bu hastalıkta insülin salgılanması olmadığından dışarıdan yapılan yapay insülin ile tedavi yapılır. Haplar ile tedavisi mümkün değildir. Şeker hastalarının yüzde 10’nunu tip 1 diyabet oluşturur. Tip 1 diyabet 9 aylıktan itibaren görülebilirse de en sık 12-14 yaşlarında ortaya çıkar.
Tip 2 diyabet ise genellikle 30 yaşından sonra ortaya çıkan şeker hastalığı türüdür. Şeker hastalarının yüzde 90-95’i tip 2 diyabetlidir. Bu tip şeker hastalığında kanda insülin başlangıçta yüksek olmasına rağmen etkisini gösteremez, ve kandaki yüksek kan şekerini hücrelere sokamaz. Bu duruma “ insülin direnci “ adı da verilir. Bununla birlikte bu hastalarda zamanla insülin salgısı bozulabilir ve insülin tedavisine ihtiyaç gerekebilir.

Tip 1 ve Tip 2 Diyabet Ayrımı Nasıl Yapılır?

 

Laboratuvar tetkiki olarak ayırım için kanda anti-GAD antikoru, insülin antikoru ve adacık antikoruna bakılır. Bu antikorlar pozitif ise yani varsa  o  hastada   tip 1 diyabet var demektir. Tip 2 diyabetli hastalarda bu antikorlar  kanda bulunmaz. Ayrıca  mixed yemek testine insülin cevabı ve glukagon iğnesine insülin ve C peptit cevabı da  bu konuda kullanılan tetkiklerdir.

 C peptit hormon ölçümü de tip 1 ve tip 2 diyabet  ayırımında faydalıdır. C peptid pankreasdan insülin ile beraber salgılanan bir hormondur. Tip 1 diyabetli hastalarda C –peptit  kanda yoktur.

 

 

 

c) Metabolik Sendrom

Tip 2 diyabet veya gizli şekeri olan kişilerde birlikte tansiyon yüksekliği, kanda trigliserit yüksekliği, insülin hormon yüksekliği, ürik  asit yüksekliği ve göbekte yağlanma ve şişmanlık birarada ise bu duruma  metabolik sendrom denir. Metabolik sendromu yapan etken insülinin iyi çalışmaması yani insülin direncidir. Bel kalınlığı veya bel çevresi  artmış olanlarda (şişmanlarda)  bu hastalık daha fazla görülür.  Birlikte karaciğer yağlanması, yumurtalıklarda kist (polikistik over hastalığı), kan pıhtılaşmasına eğilim, HDL kolesterolde azalma ve idrarla atılan proteinde artma (mikroalbüminüri) birlikte olabilir.  Bu kişilerde kalp koroner damar hastalığı ve tip 2 şeker hastalığı çok sık görülür.  Metabolik sendrom sıklığı ülkemizde  fazla olup  yaklaşık her 100 kişinin  20-25’inde  vardır.

 

 

 d)Gebelik Diyabeti

Sadece gebelik  sırasında ortaya çıkan şeker hastalığına gebelik diyabeti denir. Gebe kalmadan önce şeker hastalığı olan kadınlar bu gruba girmez.  Gebe kalan kadınların % 4-7’sinde şeker hastalığı ortaya çıkmaktadır.  Genellikle gebeliğin 24 ile 28nci haftaları arasında ortaya çıkan bu tip şeker hastalığı bazen şişman bayanlarda gebeliğin ilk aylarında ortaya çıkabilir.  Gebelik diyabeti olan  kadınlar doğum yaptıktan sonra şeker hastalığı kaybolur, ancak yaklaşık %50’sinde ileriki yıllarda tip 2 şeker hastalığı oluşur. Bu yüzden  doğumdan sonra 6 ayda bir açlık ve tokluk kan şekerine bakmak gerekir.

 

 

 

 

e) Gizli Şeker (Pre-Diyabet)

 

Açlık kan şekerinin 90  ile 126 mg/dl arasında olmasına  ’Açlık Kan şekeri Bozukluğu’’ adı verilirken, kan şekerinin yükleme testi (OGTT) sırasında (75 gram glukozla yapılan  şeker yükleme testinde)  2. saattte 140 ile 199 mg/dl arasında çıkmasına ise '‘ Şeker Tolerans Bozukluğu’’ veya ‘’Gizli Şeker’’ adı verilir.  İşte hem açlık kan şekeri bozukluğuna hem de glukoz tolerans bozukluğuna  ‘’Pre-Diyabet’’ adı verilir. ‘’Pre’’ sözcüğü latince  ‘’ön’’  veya ‘’erken’’ anlamına gelmektedir. Diğer bir deyimle şeker  hastalığının ön veya erken  devresi demektir. Bu kişilerde diyabeti önleme programı ile (sağlıklı beslenme, egzersiz ve fazla kiloların verilmesi) hastalık geriletilebilir veya ortaya çıkması geciktirilir.

 

 

 

f) Nadir Görülen Genetik Şeker Hastalığı Tipleri

Tip 1 ve tip 2  şeker hastalığına pek benzemeyen bazı şeker hastalığı tipleri vardır. Bunlardan birisi  erişkin yaşta şeker hastalığı gelişen  kişilerin  %10-15’inde görülen  kısaltılmış ismi  ‘’LADA’’ olan  yada latince açık yazılımı ile ‘’Latent Otoimmün diyabeti”  hastalığıdır.  LADA tipi şeker hastalığında  pankreasdaki beta hücreleri bağışıklık sistemi tarafından yavaş yavaş yıkılır. Bu yıkım arttıkça insülin azalacağından kan şekerinde giderek bir artış olur.  Bu hastalar bazen yıllarca insülin kullanmadan sadece tablet şeklindeki ilaçlarla  şeker hastalığını kontrol ederlerse de sonra insülin kullanmak zorunda kalırlar.

Diğer bir tip şeker hastalığı ise gençlerde ortaya çıkan tip 2 diyabet olup ‘’MODY’’  adı ile anılır.  Bu  hastalık daha nadir görülür ve tip 2 diyabet erken yaşta ortaya çıkar;   nedeni bazı genetik bozukluklardır.

 

g) Oynak (Brittle) Diyabet

Sıklıkla tip 1 diyabetli hastalarda bazen de tip 2 diyabetli hastalarda ortaya çıkan ve  kan şekerinin gün içinde  aşırı azalmalar ve artmalar göstermesi  durumuna oynak (Brittle) diyabet adı verilir. Bir hastada  ‘’oynak diyabet’’ var diyebilmek için uygun diyet ve günde 4 kez insülin yapılmasına rağmen  kan şekerin gün içinde yükselme ve düşmelerle seyretmesi gerekir. Bu hastalarda  enfeksiyon, hormon bozukluğu, insülin direnci, mide ve bağırsaklarda gıda emilim bozukluğu, Şafak fenomeni (gece büyüme hormonu artmasına bağlı sabah şekeri yüksekliği), Somogy etkisi (gece şeker düşmesine bağlı sabah reaksiyon olarak kan şekeri yükselmesi)  ve psikolojik rahatsızlık gibi nedenler aranır. Bu hastaların büyük çoğunluğunda (yaklaşık % 50’sinde)  psikolojik bozukluk  vardır. Bazen de şekerdeki oynamalar hastada stres yapar ve  psikolojik sıkıntıların ortaya çıkmasına neden olur. Mide felci denilen gastroparezi de şeker oynamalarına neden olabilir. Bulantı, kusma ve midede dolgunluk  varsa bu durumdan şüphelenmek gerekir.

 

 

 

KAN ŞEKERİNİ YÜKSELTEN NEDENLER VE KALITIM

 

Şeker hastalığının ortaya çıkmasında anne ve babadan geçen genlerin katkısı (kalıtım) yanında  kötü  beslenme ve hareketsizlik gibi yaşam biçimi  veya çevre faktörleri etkili olmaktadır.

         Tip 1 diyabette anne ve babadan geçen genlerin etkisi varsa da tip 2 diyabette kalıtımın etkisi veya rolü  daha fazladır.

Tip 1 diyabetin ortaya çıkmasında  bağışıklık sistemindeki bozukluk, virüsler ve  anne sütü ile az beslenme gibi birçok faktörün etkisi olabilir.

Tip 2 diyabet dediğimiz erişkin diyabetinde ise genetik etki  yani kalıtım çok fazladır.  Diğer bir deyimle ailesinde tip 2 diyabet olan kişilerde şeker hastalığı gelişme riski fazladır.  Özellikle kilosu olan, hareketsiz yaşayan, tansiyonu olan,  ve kan yağları yüksek olan kişilerde şeker hastalığı riski fazladır.

 

Çocuklarınızda  diyabet  gelişme riski ne kadardır?  

 

a) Tip 1 Diyabet Hastası iseniz:

Eğer siz tip 1 diyabetli erkek iseniz   çocuklarınızda diyabet olma  olasılığı 1/17 ‘dir. Yani 17 çocukta bir çocukta olabilir demektir. Eğer tip 1  diyabetli kadın iseniz  ve çocuğunuzu 25 yaşından önce doğurmuşsanız çocuklarda diyabet gelişme riski 25 de 1’dir. Yirmibeş yaşından sonra doğurmuş iseniz risk 100 çocukta  1’dir.  Eğer sizde diyabet 11 yaşından önce gelişmiş ise çocuklarınızda diyabet riski 2 kat fazladır. Eğer anne ve babanın ikisinde de  tip 1 diyabet varsa  çocuklarda şeker hastalığı görülme riski 1/10 ile  1/4  arasında değişir.

Çocuğunuzda HLA-DR3 ve DR4 genleri varsa şeker hastalığı gelişme riski fazladır.  Bir çocuğunuzda tip 1 diyabet varsa diğer çocuklarda şeker hastalığı gelişip gelişmeyeceğini anlamak için  insülin antikoru, anti-GAD antikoru düzeylerine bakılır. Bu antikorlar kanda yüksek ise o çocuklarda  şeker hastalığı gelişme riski fazla demektir.

 

b) Tip 2 Diyabet Hastası İseniz:

Tip 2 diyabet bazı ailelerde sık görülür. Ailenin bir üyesinde tip 2 diyabet varsa kardeşlerde  veya  anne ve babada tip 2 diyabet olabilir.  Eğer sizde tip 2 diyabet varsa çocuğunuzda diyabet gelişme riski 1/7’dir, yani 7 çocuktan birisinde şeker hastalığı  gelişebilir.  Eğer annede tip 2 diyabet varsa çocuklarda diyabet gelişme riski daha fazladır.  Eğer anne ve babanın her ikisinde de tip 2 diyabet varsa çocuklarda şeker hastalığı riski çok fazladır ve her 2 çocuktan birisinde şeker hastalığı gelişebilir. Bazı ailelerde şeker hastalığı çok fazla görülür. Aile üyelerinden çoğunda şeker hastalığı varsa dikkatli olmak, tetkik yaptırmak, kilo almamak, sağlıklı beslenmek ve egzersiz yapmak faydalı olur.

 

Kan Şekerini Yükselten Hastalıklar ve İlaçlar:

 

a)    Hormon Hastalıkları

Bazı hormon hastalıkları  şeker hastalığına neden olabilir.  Kan şekerini yükselten hormon hastalıkları  şunlardır:

 

Akromegali (Büyüme hormonunun aşırı salgılanması)

Cushing sendromu (Kortizol hormonu aşırı salgılanması)

Glucagonoma (Glukagon hormon aşırı salgısı)

Feokromositoma ( Böbreküstü bezi tümörü)

Hipertiroidizm (Tiroit bezinin aşırı çalışması)

Aldosteronoma (Böbrek üstü bezinden aşırı aldosteron hormon salgısı)

 

 

 

         b) Polikistik Over Sendromu:

Polikislik over sendromu (PKOS) genç yaştaki  bayan hastalarda görülen ve yumurtalıktaki kistler ile kendini gösteren bir hastalık olup şeker hastalığı ve şişmanlık sık görülür.

Bu  hastalarda;

-         Adetlerde Azalma

-         Tüylenme,

-         Akne (sivilce)

-         Testosteron hormonunda artma

-         İnsülin yüksekliği

-         LH hormonunda artma

-         Yumurtalıkta kistler

-         Kısırlık olabilir.

 

Bu kadınların %30’unda gizli şeker, %7.5’unde aşikar  şeker  hastalığı vardır. PKOS’lu kadınların %40’dan fazlası şişmandır.

Tip2 diyabetli  menopoz öncesi kadınların %27’sinde PKOS vardır.

Tedavide ;

1-    Kilo vermeleri sağlanır


 

TİP 2 DİYABET

Tip 2 diyabet, daha önce ‘’insüline bağımlı  olmayan diyabetes mellitus’’

veya ‘’erişkin diyabeti’’ olarak  tanımlanmıştır.  Bu hastalarda ilerleyen tarzda  pankreasdaki insülin salgılayan beta hücrelerinde  bozukluk ve insülin direnci vardır.  

Tip 2 diyabetlilerin üçte birinde yaşamı süresince mutlaka insülin kullanmak zorunluluğu ortaya çıkar. 

Tip 2 diyabet sıklığı son yıllarda şişmanlığın artmasına paralel olarak hızla artmaktadır.  Dünya Sağlık Örgütü 2025 yılında dünyada 300 milyon kişide diyabet hastalığının gelişeceğini düşünmektedir. İlginç olanı ise daha çocukluk yaşlarında tip 2 diyabetin artık sık görülmeye başlanmasıdır.

         Tip 2 şeker hastalarının kanlarında hafif bir iltihabi durumu gösteren CRP ve IL-6 düzeylerinde artış saptanır. 

Yaş, hareketsizlik, karbonhidrattan zengin beslenmek, sigara, psikolojik stres ve düşük doğum ağırlığı tip 2 şeker hastalığı gelişme riskini artırır.  İmmün sistemin (bağışıklık sistemi) uyarılması bu olayda rol oynamaktadır. Yorgunluk, uyku bozukluğu ve depresyon gibi şeker hastalığının diğer özellikleri kanda sitokinlerin artmasına bağlıdır.

 

a) Tip 2 diyabetin özellikleri :

 

-Bu hastalarda insülinin çalışması bozuk olduğu gibi salgısı da bozuktur

-Genellikle 30 yaştan sonra görülürse de, her yaşta olabilir

-Hastaların %80’ninde şişmanlık vardır, ancak şişman olmayanlarda da tip 2 diyabet gelişebilir. Şişman kişilerde kilo vermekle kan şekerinde önemli oranda düzelme görülür.

-Tip 2 diyabet çok su içme, çok idrara çıkma gibi şikayetler olmadan da ortaya çıkabilir.

- Şeker hastalığına bağlı göz, sinir ve damar hastalıkları birlikte olabilir.

-Genetik yatkınlık ve kilo alma en önemli risk faktörleridir.

-Bu hastaların kanlarında tip 1 diyabetlilerde olduğu gibi antikorlar bulunmaz.

 

 

 b) Tip 2 Diyabetin Temel Özelliği: İnsülin Salgısındaki Bozukluktur

 

Pankreasdaki beta hücrelerinden insülin  hormonunun salgılanması bozulmadan kan şekerinde yükselme olmaz. Bu nedenle pankreastaki beta hücrelerinin normal  olarak çalışmaması Tip 2 diyabette esas problemdir.  Tip 1 diyabette ise hiç insülin salgılanmaz.

Tip 2 diyabetli hastaların çoğunda kanlarında insülin hormonu yüksek olarak bulunur. Tedavi olmamış çoğu Tip 2 diyabetli hastada aynı kilodaki şeker hastası olmayan  sağlıklı bir kişiye göre kandaki insülin düzeyi 2-3 kat daha yüksektir. Ancak kandaki bu yüksek insülin düzeyi şeker yüksekliği azaldıkça azalır. Yani şeker yüksekliği de insülini arttıran bir etkiye sahiptir.

         OGTT dediğimiz şeker yükleme testi sırasında da kan şekeri arttıkça kanda insülin yükselir. Ancak kan şekeri 360mg/dl nin üstünde çıkınca insülin yükselmez.

Gıdalarla glukoz alınınca bağırsaklardan salgılanan  (GLP-1) isimli bir hormon  ile   ‘’glukoza bağımlı insulinotropik peptid (GIP) ‘’isimli başka bir hormon glukozun yaptığı insülin artışını iyice arttırır. Bu nedenle tip 2 diyabetli hastalarda kan insülin düzeyi yüksek olarak saptanır.

        

 

c) İnsülin Nasıl Salgılanır?

 

İnsülin hormonu,  karnımızda midenin altında  bulunan pankreas bezindeki beta hücrelerinden salgılanır.   Pankreas bezinden insülin salgılanması beta hücresinin  dışındaki glukoz konsantrasyonuna göre  ayarlanır. Kanda  şeker artınca ilk 1-2 dakika içinde  pankreasdan insülin salgısı hızlı olur ve buna ‘’ilk faz insülin salgısı’’ denir. Bu  salgı dönemi 3-7 dakika sürer. Daha sonra ikinci faz   denen salgı oluşur ki, bu yavaş bir  insülin salgılanmasıdır ve devamlıdır.

         OGTT sırasındaki kan şekerlerinin ortalaması, beta hücre fonksiyonu hakkında bilgi verir ve şeker ortalaması yüksekse beta hücresi  iyi çalışmıyor demektir.

Bu nedenle Tip 2 diyabetin gelişiminde beta hücre fonksiyonu büyük önem taşır.  Normal glukoz toleransı olan kişilerde bile beta hücre fonksiyon bozukluğu olabilir. Bu kişilerde ilk faz insülin salgısı bozuktur.

Tip 2 diyabetli hastalarda  İlk anormallik ilk faz insülin salgısındaki bozukluktur. Ancak bu bozukluğu   bilimsel olarak saptamak  şu anda zordur.

          Karaciğer glukoz alan ve tüketen bir organ iken ilk faz insülin salgısı bozulunca glukoz üreten organ haline gelir ve kan şekerini yükseltir.

 

d) Tip  2 Diyabette Beta Hücre Kitlesinde Azalma oluşması:

 

Hafif  şiddetteki Tip 2 Diyabetes Mellitusta insülin salgılanması %80 oranında azalır. İleri evrede şeker ve diğer besinlere karşı insülin salgısı yoktur. Bu nedenle  beta hücre sayısında azalma  vardır. Otopsi çalışmaları da bunu desteklemiştir.

 

 

e) Beta hücre yıkımı Nasıl Azaltılabilir?

 

 Sağlıklı beslenme, egzersiz ve kilo kontrolü ile beta hücre yıkımı durdurulabilir ve beta hücreleri normalleşebilir.

 İnsülin direncini biz   şişman kişilerde, yaşlılarda veya gebeliğin son 3 ayında görülebiliriz. İnsülin direnci beta hücresinin çalışmasını bozduğu gibi insülin salgılanmasını da bozar.

 

 

f) Tip 2 Diyabette Görülen Başlıca Bozukluklar:

 

1.     İnsülin direnci Tip 2 Diyabette vardır, ancak bu direnç diyabeti olmayan birçok insanda da vardır. Bu nedenle sadece insülin rezistansı Tip 2 diyabete neden olmaz.

2.     Erken evrelerinden itibaren Tip 2 diyabette insülin salgılanması bozuktur. İlk faz insülin salgılanma bozukluğu ilk görülen anormalliktir.

3.     İnsülin salgılama  kapasitesi  tip 2 şeker hastalarında baştan beri bozuktur.

4.     Tip 2 Diyabette  pankreasdaki beta hücre kitlesi azalmıştır.

5.     Beta hücreleri artan insülin ihtiyacını karşılayamaz

6.     Kan şeker yüksekliğinin kendisi insülin hormon üretimini bozar ve insülin salınımı iyice azalır. Buna şeker zehirlenmesi (glukotoksisite) denir.

7.     Bu nedenle erkenden ve etkili bir şekilde  kan şekerini normale getirmek Tip 2 diyabet tedavisinde çok önemlidir.

 

İnsülin salgısı bozulmadan kan şeklinde yükselme olmamaktadır. Bu nedenle pankreastaki Beta hücrelerinin normal fonksiyonda olması veya olmaması Tip 2 diyabette esas problemdir.

 

Yukarıda anlatıldığı gibi  tip 2 şeker hastalığı gelişimine neden olan 3 temel bozukluk vardır ve bunlar:

 

1.              İnsülin hormonunun yetersiz salgısı ve pankreasdaki beta hücrelerinin azalması

2.              İnsülin hormonunun etki gösteremesi (insülin direnci)

3.              Karaciğerden şeker üretiminin artmasıdır

 

 

        

 

 

g) Tip 2 Diyabetin Gelişim Mekanizması

 

Tip 2 diyabet genetik olarak bu hastalığa eğilimi olan kişilerde ihtiyaçtan daha fazla kalori alımının devam etmesi durumunda ortaya çıkan bir hastalıktır.

         Tip 2 diyabete neden olan birçok genetik  bozukluk  vardır. Bu genetik bozukluklar neticesinde şeker metabolizmasında ve bu arada yağ ve protein metabolizmasında da bozukluklar oluşarak şeker hastalığı meydana gelmektedir.

         Tip 2 diyabetli kişilerde hem insülin hormonu iyi çalışmaz ve etkisini gösteremez hem de pankreas bezinden salgılanan insülin hormonu  miktarında azalma vardır.

         İnsülin hormonunun etkisini gösteremediği yerler karaciğer, yağ ve kas dokularıdır. 

Pankreasdaki  insülin salgılayan beta hücrelerinde de zaman içinde giderek azalma oluşur. Bu hücreler azaldıkca da insülinin miktarı azalır ve kanda şeker yükselmeye başlar.

Kanda dolaşan yağ asitlerinin çok fazla olması ve bunların kandan dokulara girememesi de insülin hormon etkisini azaltmakta ve şeker hastalığına neden olabilmektedir.

İnsülin hormonunun vücudumuzdaki doku veya hücrelerde yeterince etkili olamamasına İnsülin direnci (Rezistansı) adı verilir.  Demek ki tip 2 diyabette hem insülin salgılanmasında bozukluk hem de insülin hormonunun  yeterince etkili olamaması (insülin direnci) mevcuttur ve bu 2 bozukluk nedeniyle tip 2 diyabet oluşmaktadır.  Bu bozukluk  karbonhidrat metabolizmasında bozukluk olarak başlarsa da yağ ve protein metabolizmasında da bozukluklarla beraber görülür.  Yağ ve protein metabolizmasındaki bozukluklar da  şeker hastalığının  göz, sinir ve damarlarda  hasar (komplikasyon) yapmasına veya hastalığın ortaya çıkarmasına katkıda bulunur.

Tip 2 diyabetin sıklığının giderek artması şişmanlığın artmasına ve hareketsizliğe bağlıdır.

İnsülin direnci tip 2 diyabetli hastalarda şeker hastalığı ortaya çıkmadan yıllarca önce vardır.  Bu direnç nedeniyle pankreas bezi devamlı olarak fazla  insülin üreterek bu direnci yenmeye çalışır. Ancak bir süre sonra pankreas bezi artık yorulur ve yeteri kadar insülin salgılayamamaya başlar ve şeker hastalığı ortaya çıkar.  Bu süreçte önce gizli şeker ve sonra aşikar şeker hastalığı ortaya çıkar.

         İnsülin direncinin etkili olduğu yerler kaslar ve karaciğerdir. Kandaki şeker kaslar ve karaciğer tarafından çok miktarda alınır. Eğer direnç varsa yani insülin yeterince etkili değilse yemek sonrası kanda artan şeker kas ve karaciğere giremediği için kanda birikmeye başlar ve kan şekeri yükselir.  Yükselen kan şekerinin bir kısmı idrarla atılmaya başladığında beraberinde su atılımını artırdığından çok idrar yapılmaya başlanır. İdrarla çok su atıldığı için vücut susuz kalır ve bu defa susamaya ve çok su içmeye  başlanılır.

 İnsülin hormonu yağ dokusundan yağların çözülmesini engelleyen bir hormondur. İnsülin etkisi azalınca yağ dokusundan yağlar çözülmeye başlar ve kanda yağ asitleri veya yağlar artmaya başlar.

 Karaciğerde oluşan şeker üretimi sağlıklı kişilerde insülin hormonu tarafından baskılanır. Şeker hastalarında ise insülin etkisi olmadığından karaciğerden de aşırı miktarda şeker üretilir ve kan şekeri yükselir. Açlık kan şekeri 100 mg/dl ‘yi geçtiği andan itibaren karaciğerde  şeker üretimi artmış demektir.

İnsülin direnci kilolu kişilerde daha fazladır ve o yüzden kilo arttıkça bu direnç artar ve şeker hastalığı görülme olasılığı  yükselir.  Özellikle yağın karında iç organlar etrafında birikmesi şeker hastalığı riskini iyice artırır.

Yağ dokusundan  çözünen  yağ asitlerinin  kanda çok artması hem insülinin çalışmasını bozar hem de bu yağların depolanmaması gereken pankreas gibi dokularda depolanması da şeker hastalığı gelişimine katkıda bulunur.

Yağ dokusundan salgılanan  leptin, adiponektin, TNF-alfa gibi hormonların fazla veya azlığı da şeker hastalığı gelişimine   katkıda bulunur.

 

h) Tip 2 Diyabet  Oluşumunda  Beslenmenin Yeri

 

Yavaş sindirilen,  liften zengin besinlerin  bizi şeker hastalığından koruması mümkündür.  Lifli yani posalı gıdalarla beslenen kişilerde  tip 2 diyabet  gelişme sıklığı azdır. Harvard Tıp Fakültesinden Prof. Willet’in  yaptığı  30 yıllık bir beslenme ve hastalık ilişkisi çalışmasında  tahıllı liflerden fakir ve glisemik yükleri yüksek besinlerle beslenen kişilerde  tip 2 diyabet riskinin arttığı saptanmıştır. Tam tahıl yiyenlerde rafine yani işlenmiş tahıl yiyenlere göre şeker hastalığı daha az görülür. Bu yüzden beyaz ekmek yerine tam buğday unundan yapılmış ekmek yemek çok büyük önem taşır.

Sebze ve meyve ile daha çok beslenmek, baklagilleri ve tam tahılları daha fazla tüketmek bizi şeker hastalığından korumaktadır.

İnsülin hormonu  sıvı yağ tüketen kişilerde  daha iyi çalışmaktadır. Bu nedenle margarin gibi katı yağlar yenmemelidir.  Omega –3 alımı  şeker hastalığını önlemektedir.  Omega 3 alımını artırmak için balık tüketimini artırmak gerekir.  Özellikle somon, uskumru, ringa balığı, pisi balığı gibi soğuk su balıklarını daha fazla tüketmek  omega -3 alımını artırır ve faydalı olur.

 D vitamini eksikliği de insülininin çalışmasını bozmaktadır. D vitamini eksikliği varsa giderilmelidir.

 

 

 

i) Tip 2 Diyabet İçin Kimler Risk Altındadır?

 

Aşağıda sıralanan nedenler bir kişide  varsa tip 2 diyabet gelişmesi riski artmış demektir.

 

Şişman veya kilolu olmak

Bel çevresi 90 cm’den fazla olmak

Hareketsiz yaşamak

Sigara içmek

Alkol kullanmak

Düşük lifli gıdalarla beslenmek (sebze-meyve az tüketmek)

Margarin yemek

Balık az yemek

İleri yaşta olmak ( özellikle 45 yaş üzeri  risk artar)

kadınlarda daha fazla görülür

Genetik eğilim

Önceki gebelikte kan şekerinin  yüksek olması

Ailede şeker hastalığı olması

Tansiyon yüksekliği

Kan yağlarında yükseklik olması

Horlamak veya gece uykuda nefes durması

Polikistik over (yumurtalık) bulunması

Kanda insülin hormonunun yüksek olması

Homosistein yüksekliği

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 
   
 
© 2024 Prof. Dr. Metin ÖZATA Web Tasarım