DIYABET
TİP 2 DİYABET
Tip 2 diyabet, daha önce ‘’insüline bağımlı olmayan diyabetes mellitus’’
veya ‘’erişkin diyabeti’’ olarak tanımlanmıştır. Bu hastalarda ilerleyen tarzda pankreasdaki insülin salgılayan beta hücrelerinde bozukluk ve insülin direnci vardır.
Tip 2 diyabetlilerin üçte birinde yaşamı süresince mutlaka insülin kullanmak zorunluluğu ortaya çıkar.
Tip 2 diyabet sıklığı son yıllarda şişmanlığın artmasına paralel olarak hızla artmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü 2025 yılında dünyada 300 milyon kişide diyabet hastalığının gelişeceğini düşünmektedir. İlginç olanı ise daha çocukluk yaşlarında tip 2 diyabetin artık sık görülmeye başlanmasıdır.
Tip 2 şeker hastalarının kanlarında hafif bir iltihabi durumu gösteren CRP ve IL-6 düzeylerinde artış saptanır.
Yaş, hareketsizlik, karbonhidrattan zengin beslenmek, sigara, psikolojik stres ve düşük doğum ağırlığı tip 2 şeker hastalığı gelişme riskini artırır. İmmün sistemin (bağışıklık sistemi) uyarılması bu olayda rol oynamaktadır. Yorgunluk, uyku bozukluğu ve depresyon gibi şeker hastalığının diğer özellikleri kanda sitokinlerin artmasına bağlıdır.
a) Tip 2 diyabetin özellikleri :
-Bu hastalarda insülinin çalışması bozuk olduğu gibi salgısı da bozuktur
-Genellikle 30 yaştan sonra görülürse de, her yaşta olabilir
-Hastaların %80’ninde şişmanlık vardır, ancak şişman olmayanlarda da tip 2 diyabet gelişebilir. Şişman kişilerde kilo vermekle kan şekerinde önemli oranda düzelme görülür.
-Tip 2 diyabet çok su içme, çok idrara çıkma gibi şikayetler olmadan da ortaya çıkabilir.
- Şeker hastalığına bağlı göz, sinir ve damar hastalıkları birlikte olabilir.
-Genetik yatkınlık ve kilo alma en önemli risk faktörleridir.
-Bu hastaların kanlarında tip 1 diyabetlilerde olduğu gibi antikorlar bulunmaz.
b) Tip 2 Diyabetin Temel Özelliği: İnsülin Salgısındaki Bozukluktur
Pankreasdaki beta hücrelerinden insülin hormonunun salgılanması bozulmadan kan şekerinde yükselme olmaz. Bu nedenle pankreastaki beta hücrelerinin normal olarak çalışmaması Tip 2 diyabette esas problemdir. Tip 1 diyabette ise hiç insülin salgılanmaz.
Tip 2 diyabetli hastaların çoğunda kanlarında insülin hormonu yüksek olarak bulunur. Tedavi olmamış çoğu Tip 2 diyabetli hastada aynı kilodaki şeker hastası olmayan sağlıklı bir kişiye göre kandaki insülin düzeyi 2-3 kat daha yüksektir. Ancak kandaki bu yüksek insülin düzeyi şeker yüksekliği azaldıkça azalır. Yani şeker yüksekliği de insülini arttıran bir etkiye sahiptir.
OGTT dediğimiz şeker yükleme testi sırasında da kan şekeri arttıkça kanda insülin yükselir. Ancak kan şekeri 360mg/dl nin üstünde çıkınca insülin yükselmez.
Gıdalarla glukoz alınınca bağırsaklardan salgılanan (GLP-1) isimli bir hormon ile ‘’glukoza bağımlı insulinotropik peptid (GIP) ‘’isimli başka bir hormon glukozun yaptığı insülin artışını iyice arttırır. Bu nedenle tip 2 diyabetli hastalarda kan insülin düzeyi yüksek olarak saptanır.
c) İnsülin Nasıl Salgılanır?
İnsülin hormonu, karnımızda midenin altında bulunan pankreas bezindeki beta hücrelerinden salgılanır. Pankreas bezinden insülin salgılanması beta hücresinin dışındaki glukoz konsantrasyonuna göre ayarlanır. Kanda şeker artınca ilk 1-2 dakika içinde pankreasdan insülin salgısı hızlı olur ve buna ‘’ilk faz insülin salgısı’’ denir. Bu salgı dönemi 3-7 dakika sürer. Daha sonra ikinci faz denen salgı oluşur ki, bu yavaş bir insülin salgılanmasıdır ve devamlıdır.
OGTT sırasındaki kan şekerlerinin ortalaması, beta hücre fonksiyonu hakkında bilgi verir ve şeker ortalaması yüksekse beta hücresi iyi çalışmıyor demektir.
Bu nedenle Tip 2 diyabetin gelişiminde beta hücre fonksiyonu büyük önem taşır. Normal glukoz toleransı olan kişilerde bile beta hücre fonksiyon bozukluğu olabilir. Bu kişilerde ilk faz insülin salgısı bozuktur.
Tip 2 diyabetli hastalarda İlk anormallik ilk faz insülin salgısındaki bozukluktur. Ancak bu bozukluğu bilimsel olarak saptamak şu anda zordur.
Karaciğer glukoz alan ve tüketen bir organ iken ilk faz insülin salgısı bozulunca glukoz üreten organ haline gelir ve kan şekerini yükseltir.
d) Tip 2 Diyabette Beta Hücre Kitlesinde Azalma oluşması:
Hafif şiddetteki Tip 2 Diyabetes Mellitusta insülin salgılanması %80 oranında azalır. İleri evrede şeker ve diğer besinlere karşı insülin salgısı yoktur. Bu nedenle beta hücre sayısında azalma vardır. Otopsi çalışmaları da bunu desteklemiştir.
e) Beta hücre yıkımı Nasıl Azaltılabilir?
Sağlıklı beslenme, egzersiz ve kilo kontrolü ile beta hücre yıkımı durdurulabilir ve beta hücreleri normalleşebilir.
İnsülin direncini biz şişman kişilerde, yaşlılarda veya gebeliğin son 3 ayında görülebiliriz. İnsülin direnci beta hücresinin çalışmasını bozduğu gibi insülin salgılanmasını da bozar.
f) Tip 2 Diyabette Görülen Başlıca Bozukluklar:
1. İnsülin direnci Tip 2 Diyabette vardır, ancak bu direnç diyabeti olmayan birçok insanda da vardır. Bu nedenle sadece insülin rezistansı Tip 2 diyabete neden olmaz.
2. Erken evrelerinden itibaren Tip 2 diyabette insülin salgılanması bozuktur. İlk faz insülin salgılanma bozukluğu ilk görülen anormalliktir.
3. İnsülin salgılama kapasitesi tip 2 şeker hastalarında baştan beri bozuktur.
4. Tip 2 Diyabette pankreasdaki beta hücre kitlesi azalmıştır.
5. Beta hücreleri artan insülin ihtiyacını karşılayamaz
6. Kan şeker yüksekliğinin kendisi insülin hormon üretimini bozar ve insülin salınımı iyice azalır. Buna şeker zehirlenmesi (glukotoksisite) denir.
7. Bu nedenle erkenden ve etkili bir şekilde kan şekerini normale getirmek Tip 2 diyabet tedavisinde çok önemlidir.
İnsülin salgısı bozulmadan kan şeklinde yükselme olmamaktadır. Bu nedenle pankreastaki Beta hücrelerinin normal fonksiyonda olması veya olmaması Tip 2 diyabette esas problemdir.
Yukarıda anlatıldığı gibi tip 2 şeker hastalığı gelişimine neden olan 3 temel bozukluk vardır ve bunlar:
1. İnsülin hormonunun yetersiz salgısı ve pankreasdaki beta hücrelerinin azalması
2. İnsülin hormonunun etki gösteremesi (insülin direnci)
3. Karaciğerden şeker üretiminin artmasıdır
g) Tip 2 Diyabetin Gelişim Mekanizması
Tip 2 diyabet genetik olarak bu hastalığa eğilimi olan kişilerde ihtiyaçtan daha fazla kalori alımının devam etmesi durumunda ortaya çıkan bir hastalıktır.
Tip 2 diyabete neden olan birçok genetik bozukluk vardır. Bu genetik bozukluklar neticesinde şeker metabolizmasında ve bu arada yağ ve protein metabolizmasında da bozukluklar oluşarak şeker hastalığı meydana gelmektedir.
Tip 2 diyabetli kişilerde hem insülin hormonu iyi çalışmaz ve etkisini gösteremez hem de pankreas bezinden salgılanan insülin hormonu miktarında azalma vardır.
İnsülin hormonunun etkisini gösteremediği yerler karaciğer, yağ ve kas dokularıdır.
Pankreasdaki insülin salgılayan beta hücrelerinde de zaman içinde giderek azalma oluşur. Bu hücreler azaldıkca da insülinin miktarı azalır ve kanda şeker yükselmeye başlar.
Kanda dolaşan yağ asitlerinin çok fazla olması ve bunların kandan dokulara girememesi de insülin hormon etkisini azaltmakta ve şeker hastalığına neden olabilmektedir.
İnsülin hormonunun vücudumuzdaki doku veya hücrelerde yeterince etkili olamamasına İnsülin direnci (Rezistansı) adı verilir. Demek ki tip 2 diyabette hem insülin salgılanmasında bozukluk hem de insülin hormonunun yeterince etkili olamaması (insülin direnci) mevcuttur ve bu 2 bozukluk nedeniyle tip 2 diyabet oluşmaktadır. Bu bozukluk karbonhidrat metabolizmasında bozukluk olarak başlarsa da yağ ve protein metabolizmasında da bozukluklarla beraber görülür. Yağ ve protein metabolizmasındaki bozukluklar da şeker hastalığının göz, sinir ve damarlarda hasar (komplikasyon) yapmasına veya hastalığın ortaya çıkarmasına katkıda bulunur.
Tip 2 diyabetin sıklığının giderek artması şişmanlığın artmasına ve hareketsizliğe bağlıdır.
İnsülin direnci tip 2 diyabetli hastalarda şeker hastalığı ortaya çıkmadan yıllarca önce vardır. Bu direnç nedeniyle pankreas bezi devamlı olarak fazla insülin üreterek bu direnci yenmeye çalışır. Ancak bir süre sonra pankreas bezi artık yorulur ve yeteri kadar insülin salgılayamamaya başlar ve şeker hastalığı ortaya çıkar. Bu süreçte önce gizli şeker ve sonra aşikar şeker hastalığı ortaya çıkar.
İnsülin direncinin etkili olduğu yerler kaslar ve karaciğerdir. Kandaki şeker kaslar ve karaciğer tarafından çok miktarda alınır. Eğer direnç varsa yani insülin yeterince etkili değilse yemek sonrası kanda artan şeker kas ve karaciğere giremediği için kanda birikmeye başlar ve kan şekeri yükselir. Yükselen kan şekerinin bir kısmı idrarla atılmaya başladığında beraberinde su atılımını artırdığından çok idrar yapılmaya başlanır. İdrarla çok su atıldığı için vücut susuz kalır ve bu defa susamaya ve çok su içmeye başlanılır.
İnsülin hormonu yağ dokusundan yağların çözülmesini engelleyen bir hormondur. İnsülin etkisi azalınca yağ dokusundan yağlar çözülmeye başlar ve kanda yağ asitleri veya yağlar artmaya başlar.
Karaciğerde oluşan şeker üretimi sağlıklı kişilerde insülin hormonu tarafından baskılanır. Şeker hastalarında ise insülin etkisi olmadığından karaciğerden de aşırı miktarda şeker üretilir ve kan şekeri yükselir. Açlık kan şekeri 100 mg/dl ‘yi geçtiği andan itibaren karaciğerde şeker üretimi artmış demektir.
İnsülin direnci kilolu kişilerde daha fazladır ve o yüzden kilo arttıkça bu direnç artar ve şeker hastalığı görülme olasılığı yükselir. Özellikle yağın karında iç organlar etrafında birikmesi şeker hastalığı riskini iyice artırır.
Yağ dokusundan çözünen yağ asitlerinin kanda çok artması hem insülinin çalışmasını bozar hem de bu yağların depolanmaması gereken pankreas gibi dokularda depolanması da şeker hastalığı gelişimine katkıda bulunur.
Yağ dokusundan salgılanan leptin, adiponektin, TNF-alfa gibi hormonların fazla veya azlığı da şeker hastalığı gelişimine katkıda bulunur.
h) Tip 2 Diyabet Oluşumunda Beslenmenin Yeri
Yavaş sindirilen, liften zengin besinlerin bizi şeker hastalığından koruması mümkündür. Lifli yani posalı gıdalarla beslenen kişilerde tip 2 diyabet gelişme sıklığı azdır. Harvard Tıp Fakültesinden Prof. Willet’in yaptığı 30 yıllık bir beslenme ve hastalık ilişkisi çalışmasında tahıllı liflerden fakir ve glisemik yükleri yüksek besinlerle beslenen kişilerde tip 2 diyabet riskinin arttığı saptanmıştır. Tam tahıl yiyenlerde rafine yani işlenmiş tahıl yiyenlere göre şeker hastalığı daha az görülür. Bu yüzden beyaz ekmek yerine tam buğday unundan yapılmış ekmek yemek çok büyük önem taşır.
Sebze ve meyve ile daha çok beslenmek, baklagilleri ve tam tahılları daha fazla tüketmek bizi şeker hastalığından korumaktadır.
İnsülin hormonu sıvı yağ tüketen kişilerde daha iyi çalışmaktadır. Bu nedenle margarin gibi katı yağlar yenmemelidir. Omega –3 alımı şeker hastalığını önlemektedir. Omega 3 alımını artırmak için balık tüketimini artırmak gerekir. Özellikle somon, uskumru, ringa balığı, pisi balığı gibi soğuk su balıklarını daha fazla tüketmek omega -3 alımını artırır ve faydalı olur.
D vitamini eksikliği de insülininin çalışmasını bozmaktadır. D vitamini eksikliği varsa giderilmelidir.
i) Tip 2 Diyabet İçin Kimler Risk Altındadır?
Aşağıda sıralanan nedenler bir kişide varsa tip 2 diyabet gelişmesi riski artmış demektir.
Şişman veya kilolu olmak
Bel çevresi 90 cm’den fazla olmak
Hareketsiz yaşamak
Sigara içmek
Alkol kullanmak
Düşük lifli gıdalarla beslenmek (sebze-meyve az tüketmek)
Margarin yemek
Balık az yemek
İleri yaşta olmak ( özellikle 45 yaş üzeri risk artar)
kadınlarda daha fazla görülür
Genetik eğilim
Önceki gebelikte kan şekerinin yüksek olması
Ailede şeker hastalığı olması
Tansiyon yüksekliği
Kan yağlarında yükseklik olması
Horlamak veya gece uykuda nefes durması
Polikistik over (yumurtalık) bulunması
Kanda insülin hormonunun yüksek olması
Homosistein yüksekliği
ŞEKER HASTALIĞI NASIL TEŞHİS EDİLİR?
a) Şeker Hastalığı Nasıl Teşhis Edilir?
Şeker hastalığının teşhisi için en az 8 saatlik bir açlık sonrası kan şekerine bakılır. Açlık kan şekeri 126 mg/dl ve üzerinde çıkarsa şeker hastalığı vardır, denir. Ancak teşhisin kesinleşmesi için birkaç gün sonra tekrar açlık kan şekerine bakılması gerekir. İkinci ölçümde de 126 mg/dl den fazla ise artık kesin olarak şeker hastalığı vardır, diyebiliriz.
Açlık kan şekeri 90 ile 126 mg/dl arasında çıkarsa bu kişilerde şeker yükleme testi yapılır. 75 gram şekerli su 10-16 saatlik açlık sonrası sabah içirilir ve 2. saat kan şekerine bakılır. 2. saat kan şekeri 200 mg/dl ve üzerinde ise şeker hastalığı vardır, denir. Eğer ikinci saat kan şekeri 140-199 mg/dl arasında çıkarsa “gizli şeker hastalığı “ vardır.
Çok su içen, çok idrara giden veya izah edilemeyen kilo kaybı olan bir kişide öğün durumuna yani açlık veya tokluk durumuna bakılmaksızın günün herhangi bir saatinde ölçülen kan şekeri 200 mg/dl ve üzerinde çıkarsa yine şeker hastalığı teşhisi konur.
Açlık kan şekerinin 100 mg/dl den daha az olmasına normal diyoruz.
b) Şeker Hastalığı taraması kimlere yapılmalı?
Tarama, yani şeker hastalığı için tetkik yaptırma, şeker hastalığının erkenden yakalanması için çok önemlidir. Tarama yapılmayan kişilerde diyabet 10 yıl sonra teşhis edilebilir ki, bu sürede hastalık organlarımızda birçok hasar yapar.
Tarama yapılması gereken kişiler şunlardır:
1- Yaşı 45’den fazla olan herkeste şeker taraması yapılmalıdır.
2- Yaşı 45’den küçük olan ancak kilolu, tansiyonu yüksek olan (büyük 14 küçük 9 dan fazla ise), gebelikte şekeri çıkan, kilolu çocuk doğuran (4 Kg ve fazla bebek doğuran), HDL kolesterolü < 35 mg/dl, Trigliserid seviyesi>250 mg/dl olan, ailesinde şeker hastalığı olan, hareketsiz bir yaşam şekli olanlarda, polikistik over hastalığı olan kadınlarda, önceki testlerde kan şekeri 100 mg/dl den yüksek olanlarda ve damar hastalığı olan kişilerde şeker taraması yapılmalıdır.
3- Açlık kan şekeri 100 ile 126 mg/dl arasında veya şeker yüklemesinde 2. Saat kan şekeri 140 ile 199 mg/dl arasında çıkan hastalarda yılda bir kez taramayı tekrarlamakta fayda vardır.
4- Taraması normal çıkan ve 45 yaş üzerindeki kişilerde 3 yıl sonra tekrar tarama yapılmalıdır.
c) Tarama Nasıl Yapılır?
Tarama için açlık kan şekeri ölçümü veya şeker yükleme testi yapılır. İdrarda şeker ölçümü ile tarama yapılmaz.
Açlık kan şekeri 10 saatlik bir açlık sonrası yapılan ölçümdür.
OGTT (oral glukoz tolerans testi), yani Şeker Yükleme Testi için test öncesi 3 gün yeteri kadar karbonhidrat almak (en az 150 gram/gün karbonhidrat) ve bu testi etkileyecek ilaç almamak ve test sırası sigara içmemek gerekir.
OGTT, açlık kan şekeri 100 ile 126 mg/dl arasında olan kişilere yapılır. Açlık kan şekeri 126 ve üzerinde ise yapmaya gerek yoktur, çünkü açlık kan şekerinin 126 ve üzerinde olması şeker hastalığı var anlamına gelmektedir.
OGTT 75 gram glukoz ile yapılır ve 2 saat süresince kan şekerine bakılır. Çocuklarda ise ağırlığın her Kg’na 1.75 gram glukoz olacak şekilde hesap yapılarak glukoz verilir.
OGTT sırasında kan şekeri ile birlikte insülin hormonuna da bakılabilir. Buna insülin-glukoz tolerans testi denir. OGTT sırasında insülin hormonunda aşırı yükselmeler olması o kişide insülin direnci olduğunu gösterir ve kan şekeri yükselmese bile diyabet için risk altında olduğunu gösterir.
Açlık kan şekerini insülin değerine bölünce insülin direnci anlaşılabilir. Bunun ayrı formülü vardır.
Bazen hastalarımızdan OGTT yani şeker yükleme testinin sağlığa zararlı olduğunu duyuyoruz. Bu çok yanlış bir bilgidir. OGTT testinizin sağlığa herhangi bir zararı yoktur.
d) Gizli şeker veya Pre-Diyabet Nedir?
Açlık kan şekeri 100 ile 126 mg/dl arasında olan kişiler ile OGTT’de yani şeker yükleme testinde 2. saat kan şekeri 140 ile 199 mg/dl arasında olan kişilerde gizli şeker veya pre-diyabet vardır. OGTT sırasında 2. saatten önceki (30, 60, ve 90. dakikalardaki) kan şekerleri yüksek ise (200 mg/dl ve üzeri) yine gizli şeker var demektir.
Gizli şeker veya tıp dilindeki adıyla ‘’glukoz tolerans bozukluğu’’ toplumda şeker hastalığının iki katı oranda yani %20-25 oranında görülür. Bunun anlamı her 4 kişiden birisinde gizli şeker hastalığı olduğu anlamına gelmektedir. Her yıl bu hastaların % 4-9’unda aşikar şeker hastalığı gelişmektedir. Gizli şeker hastalığı olan hastaların çoğunda açlık kan şekeri normal olabilir. Açlık kan şekeri bozuk veya hafif yüksek olanların (bozulmuş açlık şekeri) çoğunda gizli şeker olmayabilirse de bu durum şeker hastalığı için bir risk oluşturmaktadır.
Açlık kan şeker bozukluğu erkeklerde kadınlara göre 1.5-3 kat daha fazla görülmektedir. 50-70 yaş arasında bozuk açlık kan şekeri olan kişi sayısı artar ve daha önceki yaşlara göre 7-8 kat daha fazla görülür. Açlık kan şekerinin bozuk olması yani yüksek olması pankreasdaki beta hücrelerinin iyi çalışmadığının bir göstergesidir.
Gizli şeker yani glukoz tolerans bozukluğu ise kadınlarda daha fazla görülmektedir ve genellikle insülin direnci olduğunu gösterir.
Gizli şeker hastalığı koroner kalp hastalığı yapabildiğinden dikkat etmek gerekir. Gizli şekeri olan hastaların % 7.6’sında hafif derecede retinopati yani göz hasarı vardır. Bu kişilerde tansiyon varsa göz hasarı oranı artar. Yaşam tarzı değişikliği yapmak gerekir. Bunun anlamı sağlıklı beslenmek, egzersiz yapmak, sigaranın kesilmesi ve kilo verilmesidir. Bu sayede gizli şekeri olanların % 50’sinde şeker hastalığı gelişmesi önlenebilir.
e) Gebelik Diyabeti İçin tarama
Gebe kadınlarda hamileliğin 24 ile 28. haftası arasında tarama testi yapılabilir. Tarama için gebe kadın günün herhangi bir saatinde 50 gram glukoz içer ve bir saat sonra kan şekerine bakılır. Eğer kan şekeri 140 mg/dl ve üzerinde çıkarsa gebe diyabeti olabilir denir ve 100 gramlık şeker yükleme testi yapılır. Kan şekeri 140 mg/dl altında çıkarsa gebe diyabeti yoktur denir.
Kan şekeri 140 ve üzerinde çıkanlarda 100 gramlık OGTT (şeker yüklemesi) testi yapılır. Bu test sırasında açlık, 1, 2 ve 3 saat sonra kan şekerine bakılır. Bu saatlerde ölçülen kan şekerlerinden ikisi aşağıda verilen değerlerin üzerinde çıkarsa gebelik diyabeti vardır denir.
Açlık (0. Dakika) 95 mg/dl
1 saat sonra: 180 mg/dl
2 saat sonra 155 mg/dl
3. saat 140 mg/dl
Eğer test 75 gram glukoz ile yapılırsa ve kan şekerleri ölçümlerinden ikisi aşağıdaki saatlerde gösterilen değerlerden daha yüksek olursa yine gebelik diyabeti tanısı konur.
Açlık 95 mg/dl
1. saat 180 mg/dl
2. saat 155 mg/dl
ŞEKER HASTALIĞINDA LABORATUVAR TETKİKLERİ
Şeker hastalarının, hastalıklarının takibi açısından yapılacak tetkiklerin ne anlama geldiğini bilmeleri gerekir.
1. Açlık Kan Şekeri:
Kandaki şeker miktarının belirli bir açlık sonrası ölçülen seviyesidir. Normal kişiler aç kalınca insülin dışındaki hormonlar kan şekerini artırırken insülin aşağıya çeker. Şeker hastalarında insülin hormonu iyi çalışmadığından kan şekeri yüksek çıkar. Açlık kan şekeri ölçümü şeker hastalığının teşhisinde kullanıldığı gibi, tedavinin etkili olup olmadığını anlamak için de kullanılır. Açlık kan şekeri için en iyi zaman sabah aç karnına yapılan ölçümdür. 12-14 saat açlık en iyi sonucu verir.
Açlık kan şekerinin normal değeri sağlıklı kişilerde 70-100mg/dl arasıdır. 126mg/dl ve üzeri çıkarsa şeker hastalığınız var demektir.
Açlık kan şekeri 100 ila 126mg/dl arasında çıkarsa şeker yükleme testi (OGTT) yapılır.
Açlık kan şekeri 70 mg/dl den daha az çıkarsa şeker düşüklüğü vardır. Bunun nedenlerinin araştırılması gerekir.
2.HbA1c:
Kırmızı kan hücrelerinin içinde bulunan “hemoglobin” isimli proteine şekerin bağlanması ile oluşur. HbA1c, bu nedenle son 3 aylık veya 100 günlük kan şekerinin yüksekliği hakkında bilgi verir. Ortalama kan şekeri son 3 ayda yüksek ise HbA1c yüksek çıkar. HbA1c ölçmekle kan şekerinizin ayarının iyi olup olmadığını anlayabilirsiniz.
‘’HbA1c= Açlık kan şekeri+ tokluk kan şekeri’’ şeklinde bir formül HbA1c’nin anlamını en iyi gösterir. HabA1c bu formülde görüldüğü gibi hem açlık kan şekerinden hem tokluk kan şekerinden etkilenir. Bu nedenle hem açlık hem de tokluk kan şekerinin kontrol altına alınması gerekir. Açlık kan şekerini normal olduğu halde HbA1c yüksek ise tokluk kan şekeriniz yüksek olabilir. Ayrıca bazı kan hastalıkları da bu yüksekliği yapabilir.
HbA1c 3 ayda bir yapılabilir. Daha sık yapmaya gerek yoktur.
HbA1c normalde %4,5 civarındadır. Şeker hastalarında istenilen seviye %6 olmasıdır. Bununla birlikte %6.5 ve altı kabul edilebilir. 6.5’un üzeri organ hasarları yönünden risk taşır.
HbA1c yüksek ise bunun nedenleri araştırılır, diyet ve ilaç ayarlaması yapılır.
HbA1C ölçümünün anlamı alınan sonuca göre son 3 aylık kan şekeri ortalamasını gösterir. Aşağıda HbA1c sonucunun ne anlama geldiği verilmiştir.
%4 ise son üç aylık kan şekeri ortalaması yaklaşık 65 mg/dl
%5 ise son üç aylık kan şekeri ortalaması yaklaşık 100 mg/dl
%6 ise son üç aylık kan şekeri ortalaması yaklaşık 135 mg/dl
%7 ise son üç aylık kan şekeri ortalaması yaklaşık 170 mg/dl
%8 ise son üç aylık kan şekeri ortalaması yaklaşık 205 mg/dl
%9 ise son üç aylık kan şekeri ortalaması yaklaşık 240 mg/dl
%10 ise son üç aylık kan şekeri ortalaması yaklaşık 275 mg/dl
%11 ise son üç aylık kan şekeri ortalaması yaklaşık 310 mg/dl
%12 ise son üç aylık kan şekeri ortalaması yaklaşık 345 mg/dl civarında demektir.
HbA1c’nin 6 ve altında olması idealdir.
3.Kan yağları ölçümü : Total Kolesterol, LDL-Kolesterol, HDL-Kolesterol, Trigliserid ölçümü
Kan yağları, koroner kalp hastalığı riski için önemli olduğundan her şeker hastasında ölçülmelidir.
Total kolesterol 200 mg/dl altında, trigliserid 150 mg/dl altında olmalıdır.
HDL-Kolesterol, iyi kolesterol olarak bilinir. Bizi kalp hastalığından koruyan HDL-Kolesteroldür. HDL-Kolesterol 40-60 mg/dl arasında olmalıdır. Daha düşük olması iyi değildir.
LDL-Kolesterol kötü kolesteroldür. Damar sertliği yapar. Şeker hastalarında LDL Kolesterol 100 mg/dl’nin altında olmalıdır. Kalp hastalığı ve şeker varsa LDL-Kolesterol 70 mg/dl olmalıdır.
Trigliserid seviyesi 200 mg/dl nin altında olmalıdır. HDL yüksekliği karaciğer hastalığında olabilir ancak bazen sağlıklı kişilerde de olur.
4. OGTT (Oral Glukoz Tolerans Testi) veya Şeker yükleme testi: Şeker hastalığı teşhisi için açlık kan şekeri 100 ile 126 mg/dl arasında olan kişilere yapılan bir testtir. 10 saatlik bir açlıktan sonra laboratuara gidilir, önce açlık kan şekeri ölçümü için kan alınır sonra 75 gram glukoz 300 ml suda eritilmiş olarak size verilir ve 5 dakikada içmeniz istenir. Daha sonra yarım saatte bir 2 saat süreyle kan alınıp şekere bakılır. İkinci saatte kan şekeriniz 200 ve üzeri ise sizde şeker hastalığı vardır. İkinci saat kan şekeri 140-199 mg/dl arasında ise gizli şeker vardır. Yükleme sırasında 30. dakika, 1. saat veya 1.5. satte kan şekeriniz 200 mg/dl ve üzere ise gizli şekeriniz var demektir.
5. Rastgele kan şekeri ölçmek: Günün herhangi bir saatinde, aç veya tokluğa bakılmaksızın kan şekerini ölçmektir. Rastgele kan şekeri 200 mg/dl ve üzerinde ise şeker hastalığı teşhisi konulur.
6. İdrarda Şeker ölçümü: Kanda şeker 180 mg/dl’yi geçince idrarla çıkmaya başlar. Bu yöntem artık kullanılmamaktadır.
7. C-Peptid Ölçümü: Kanda C-peptid ölçümü tip 2 diyabetli hastalarda insülin salınım kapasitesini gösterir. C-peptid düzeyi azalması insülin salınımının iyi olmadığını gösterir. Tip 1 diyabetli hastalarda ise C-peptid salınımı yoktur.
8. Tokluk 2.saat kan şekeri : Tokluk kan şekeri genellikle yemek yedikten 2 saat sonra ölçülür. Şeker hastası kişiler mutlaka tokluk kan şekeri ölçümü yapmalıdırlar. Tokluk kan şekeri yemekten 2 saat sonra ölçüldüğünde 180 mg/dl’den az olmalıdır.
Tokluk kan şekeri yüksekliğinin damar sertliğini artırdığı yapılan bilimsel çalışmalarda ortaya konmuştur. Yemek sonrası kan şekeri düzeyi yüksek olan hastalarda damar sertliğinin daha sık ortaya çıktığı ve şeker hastalığına bağlı olarak oluşan organ hasarlarının daha fazla olduğu saptanmıştır.
Daha önce yapılan klinik çalışmalar açlık kan şekeri kontrolünün ve HbA1C düşüklüğünün ne kadar önemli olduğunu ortaya koymuştur. Ancak açlık kan şekeri ne kadar iyi olursa olsun şeker hastalarında yine de komplikasyonların oluştuğu görülmektedir. Bu nedenle tokluk kan şekerinin de kontrol altında tutulmasının önemi artık ortaya çıkmıştır.
Tokluk kan şeker düzeyi yüksek hastalarda kalp hastalığı riskinin fazla olduğu ortaya konmuştur. Özellikle şeker yükleme testinde 2.saat kan şeker düzeyi ile kalp hastalığı riski arasında ilişki vardır. Yemek sonrası artan şeker LDL-Kolesterol denen “kötü kolesterol”ün oksidasyonunu yani damar sertliği yapıcı etkisini artırmaktadır. Ayrıca damarların içini döşeyen endotel isimli zar tabakasının iyi görev yapması da bozulmaktadır. Kan şekerinin hızlı artmasının pıhtılaşma faktörlerini artırarak damar içinde pıhtı oluşma riskini artırdığı da bilinmektedir. Kan şekerinin yemek sonrası aniden yükselmesi oksijen radikallerinin artmasına ve böylece doku hasarına neden olmaktadır.
|